Arama sonuçları: 976 sonuç bulundu.

"Dünya'da var olmak istemezdim. Kendi isteğimle hayata gelmediğime göre, ahirette benden birşey istenemez. Heralde hesap da sorulmaz." diyen birisine ne denilebilir?
Gençlik Rehberinde geçen, "Âhirete inanmayan ehl-i inkâr ve dalâlet için bir i‘dâm-ı ebedî kapısı, yani hem kendisini, hem bütün sevdiklerini i‘dâm edecek bir darağacıdır. Öyle bildiği için cezâsı olarak aynını görecek." Cümlesini izah eder misiniz?
"Esbâb-ı maddiyenin te’sîr-leri elbette mübâşeretle ve temasla olur. Halbuki o esbâb-ı tabîiyenin temasları, zîhayat mevcûdların zâhiriyledir. Halbuki görüyoruz ki, o esbâb-ı maddiyenin elleri yetişmediği ve temas etmedikleri o zîhayatın bâtını, on def‘a daha zâhirinden muntazam, daha latîf, san‘atça daha mükemmeldir." zihayatların zahiri, batını nasıl oluyor. Esbab batına nasıl temas edemiyor. Aç...
Üstad risalelerde akilüllahm hayvanların canlı hayvanları yemesinin caiz olmadığını beyan ediyor. Lakin belgeselere ve hayvanın yapısına dikkat edildiğinde; mesela aslanın fıtratı yakalamak ve öldürmek için olduğu anlaşılıyor. Hal böyleyken koşmak ve yakalamak için yaratılmış bir hayvanın bunun yapmasının caiz olmadığını söylemek zahiren tezat gözüküyor. İşin hakikatini açar mısınız?
"Sıfat-ı kelâmdan gelen evâmir-i teşriiyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, sıfat-ı iradeden gelen evâmir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. Evvelkide mükâfat ve mücazat galiben âhirette olur; ikincisinde ağlebi dünyada olur." "Hakikat-i İslâmiyetin kuvveti nispetinde, Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri derecesinde ehl-i İslâm temeddün edip terakki ettiğini tarih gösteriyor....
Gençlik Rehberi'nde, "(Kabir) Âhireti tasdik eden, fakat sefahet ve dalâlette gidenlere, bir haps-i ebedî ve bütün dostlarından bir tecrid içinde bir haps-i münferid, yalnız başına bir hapis kapısıdır. Öyle gördüğü ve îtikad ettiği ve inandığı gibi hareket etmediği için öyle muamele görecek." diyor. Bu anlatılan durum kabir için mi geçerli, yoksa bütün ahiret için mi geçereli? Ahirette olsa, -Kalb...
Aşağıdaki cümleyi açıklarmısınız. "hesabsız eserleriyle gizli kemâlâtını bildirmek isteyen; ve bu arzuyu, kavilden ve tekellümden daha zâhir bir tarzda fiilen isteyen ve hâl diliyle bildiren bir zât, perde-i gayb tarafında bulunduğu bilbedâhe anlaşılıyor." (Asa-yı Musa)
İbn- i Sina gibi bazı dâhî zatlar neden “haşir (ahirette diriliş) meselesi akli bir mesele değildir, aklen ispat edilmez” demiştir?
25. Lem'a Hastalar Risalesi'ndeki "Hangi hastalıklı genci gördüm ise sair gençlere nispeten ahiretini düşünmeye başlıyor. Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvani hevesattan bir derece kendini kurtarmış. Ben de bakıyordum, onların tahammül dahilindeki hastalıklarını bir ihsani ilahi olduğunu onlara İhtar ediyordum" bölümünde tahammül dahilindeki hastalıkların bir ihsanı ilahi olduğunu söylü...
Evet, ekseriyet-i mutlaka ile, hayır ve mehâsin ve kemâlât, vücuda istinad eder ve ona râci olur. Sureten menfi ve ademî de olsa, esası sübutîdir ve vücudîdir. Dalâlet ve şer ve musibetler ve mâsiyetler ve belâlar gibi bütün çirkinliklerin esası, mayası ademdir, nefiydir. Onlardaki fenalık ve çirkinlik, ademden geliyor. Çendan suret-i zâhirîde müsbet ve vücudî de görünseler, esası ademdir, nefiydi...