Arama sonuçları: 1417 sonuç bulundu.

Kişi dinden çıkacak fiil ya da sözde bulunsa fakat bunun dinden çıkmaya neden olduğunu bilmese ve dinden çıkma kastı da yoksa fakat namazlarını ibadetlerini yapmaya devam etse, yine de dinden çıkmış olur mu? 
Abdullah dedi ki: Babam Ömer İbnu'l-Hattab (ra) bana şunu anlattı: (...) Sonra tekrar sordu: “Bana ihsan hakkında bilgi ver?” Hz. Peygamber (sav) açıkladı: “ İhsan, ALLAH'ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi ALLAH'a ibadet etmendir. Sen O'nu görmesen de O seni görüyor.” Adam tekrar sordu: “Bana kıyamet(in ne zaman kopacağı) hakkında bilgi ver?” Hz. Peygamber (sav) bu sefer: “Kıyamet hakkında kend...
29. Söz'deki şu cümleyi izah eder misiniz? "Bir şey zâtî olsa, onun zıddı o zâta ârız olamaz. Çünkü içtimaü'z-zıddeyn olur; o da muhâldir. İşte bu sırra binaen, madem kudret-i İlâhiye zâtiyedir ve Zât-ı Akdesin lâzım-ı zarurîsidir. Elbette, o kudretin zıddı olan acz, o Zât-ı Kadîre ârız olması mümkün olmaz."
"İltizam-ı küfür, küfürdür", "küfre rıza küfürdür" gibi sözler var. Bir Müslüman bir küfre şahit olsa, o küfrü düzeltme şansı olduğu halde bişey yapmasa, müdahale etmese, sussa bu iltizam-ı küfürmüş ve o insan küfre girermiş... Bundan dolayı çok gergin oluyorum. Sürekli çevremdeki insanların ister yabancı olsun, ister ailem olsun bi insan küfür söz söylediğine şahit olduğum zaman şimdi müdahale et...
Kur'ân-ı Kerîmde Cennnet'ten söz edilirken "altından ırmaklar akar" tabiri çok kullanılıyor. Bunun nedeni ne olabilir. Niçin "içinde ırmaklar akar" denilmiyorda altından ırmaklar akar deniliyor?
Kur'an-ı Kerim 23 Yılda nâzil olmuştur. Ancak Yirmi Beşinci Sözün İkinci Şulesinin Birinci nurunda "İşte o Kur'ân-ı Mübîn, yirmi senede.... nüzûl ettiği.." gibi bir cümle geçiyor. Hatta bir dahaki cümlede de yirmi sene denmekte. Bir ihtilaf yok mu?
Kur’an-ı Kerim okumak ve hatim yapmak konusunda Üstad Bediüzzaman’ın şevklendirici sözleri ve kuran okumanın hikmet yönünü gösteren beyanatları var mıdır? Allah razı olsun.
"Derece-i i‘câzda belâgat-i Kur’âniyedir. O belâgat ise, nazmın cezâletinden ve hüsn-ü metânetinden; ve üs­lûblarının bedâatinden, garib ve müstahsenliğinden; ve beyânının berâetinden, fâik ve safvetinden; ve maânîsinin kuvvet ve hak­kāniyetinden; ve lafzının fesâhatinden, selâsetinden tevellüd eden bir belâgat-i hârikulâdedir ki, benî-Âdemin en dâhî edîblerini, en hârika hatîblerini, en mütebahhi...
Sözler eserinde s. 88'de geçen "Belki i‘dâmdan ve hapisten gayet zâhir olarak Kur’ân affettiğinden, o da sarf-ı nazar edip ve mevcûdâtı kendileri hesabına hizmetten azlederek Fâtır-ı Zülcelâl hesabına istihdâm edip..." ifadesindeki "Kur'ân'ın affettiği" tabirini nasıl anlamalıyız?
"Ne yaş ne de kuru (hiçbir şey) yoktur ki, apaçık bir Kitab’da (Kur’ân’da) bulunmasın!" ayetini ve İbn-i Abbas'ın, "Vallahi devemin yularını kaybetsem onu bile Kuran'da bulacağımı umuyorum" sözünü nasıl anlamalıyız? Kur'an'da gerçekten herşey var mı?