Arama sonuçları: 647 sonuç bulundu.

"Ekseriyet-i mutlaka ile dalâlet ve şer, menfidir ve tahriptir ve ademîdir ve bozmaktır. Ve ekseriyet-i mutlaka ile hidayet ve hayır, müsbettir ve vücudîdir ve imar ve tamirdir." Burada geçen ekseriyet-i mutlaka ne demektir? neden tamamı değildir?
Evet, ekseriyet-i mutlaka ile, hayır ve mehâsin ve kemâlât, vücuda istinad eder ve ona râci olur. Sureten menfi ve ademî de olsa, esası sübutîdir ve vücudîdir. Dalâlet ve şer ve musibetler ve mâsiyetler ve belâlar gibi bütün çirkinliklerin esası, mayası ademdir, nefiydir. Onlardaki fenalık ve çirkinlik, ademden geliyor. Çendan suret-i zâhirîde müsbet ve vücudî de görünseler, esası ademdir, nefiydi...
Hiç-ender-hiçim, fakat bu mevcudatı birden isterim ne demektir?
"İşte bunun gibi, hadsiz emârelerle gösteriyor ki, mevcudât-ı havâiye olan hurûfun, hususan hurûf-u kudsiyenin ve Kur’âniyenin, hususan evâil-i sûredeki şifre-i İlâhiyenin hurûfâtı, muntazam ve nihâyetsiz hassas ve zamansız emirleri dinler ve yapar gibi göründüğünden, elbette zerrât-ı havâiyede kudsiyet noktasında emr-i  كُنْ فَيَكُونُ ’un cilvesine ve İrâde-i Ezeliyenin tecellîsine mazhar hurûfât...
"Ve kezâ, insanın vücûdunda birkaç dâire vardır. Çünki insan hem nebâtîdir, hem hayvânîdir, hem insanîdir, hem îmânî. Tezkiye muâmelesi bazen tabaka-i îmâniyede olur. Sonra tabaka-i nebâtiyeye iner. Bazen yirmi dört saat zarfında her dört tabakada muâmele vâki‘ olur."  Cümlesine göre bu dairelerin tezkiyesi ne surette yapılır, açıklayabilir misiniz?
"Bir emrin behemehal bir müessirin tesiriyle vücuda gelmesi lazımdır ki tereccüh bila müreccih lazım gelmesin. Ama itibari emirlerde tahsis edici bir şey bulunmazsa bile muhal lazım gelmez." Bu cümleyi izah edermisiniz?
Vücud-u ilmî, vücud-u hâricî, emr-i itibarî, kanun-u emrî, vâcibü'l vücud kelimelerinin ıstılahi manaları nelerdir?
“Cebir ve i‘tizâlde birer dâne-i hakîkat bulunur” Ey tâlib-i hakîkat! Mâzîye hem musibet; müstakbel ve ma‘siyet ayrı görür şerîat. Mâzîye, mesâibe nazar olur kadere, söz olur cebriye. Müstakbel ve meâsî, nazar olur teklîfe, söz olur i‘tizâle. İ‘tizâl ile Cebir şurada barışırlar. Şu bâtıl mezheblerde birer dâne-i hakîkat mev­cûd, mündericdir, mahsûs mahalli vardır. Bâtıl olan ta‘mîmdir." (Lemaat) ...
"Evet, Muhammed’in (a.s.m.) getirdiği nur ile kâinatın mâhiyeti, kıymeti, kemâlâtı ve içindeki mevcudatın vazifeleri ve neticeleri ve memuriyetleri ve kıymetleri bilinir, tahakkuk eder." izah eder misiniz?''Kainatın mahiyeti'' ifadesinden ne anlamalıyız? 
Kainatta cari kanunların yanlız ilmi vucudu varsa, bu kanunlar vasıtasıyla madde üzerinde tesirleri nasıl oluyor?