Soru

Bediüzzaman Hazretlerinin "Zalimler İçin Yaşasın Cehennem" Sözü

Üstadımız "Zalimler için yaşasın cehennem!" sözünü hangi olayda ve kim için söylemiştir?

Tarih: 12.02.2023 08:16:50
Okunma: 4213

Cevap

Bediüzzaman Hazretleri bu sözlerini İstanbul’da bulunduğu 1909 senesinde 31 Mart hadisesi sonrasında kurulan Divan-ı Harb-i Örfî’de yargılanıp beraat ettikten sonra söylemiştir. Kısaca hadise şöyle meydana gelmiştir:

Meşrutiyet ilan edilip de İttihad ve Terakki Hükümeti’nin başa geçmesinden henüz sekiz ay geçmişti ki İstanbul’da büyük bir isyan patlak verdi. Rûmî tarihle 31 Mart 1325 (13 Nisan 1909) günü başlaması itibarıyla bu isyana “31 Mart hâdisesi” denilir.

Bediüzzaman Hazretleri, isyanın başladığı gün Sultan Ahmed Meydanı’na giderek hâdiseyi üç dakika kadar uzaktan izlemiş, o kargaşada hiçbir sözün fayda etmeyeceğini anlayarak orayı terk etmişti. Bununla birlikte, başta Volkan, Serbestî ve Mizan gazeteleri olmak üzere zamanın bütün gazetelerinde makaleler neşrederek isyan eden askerleri itaate dâvet etmiş, bu şekildeki isyanlarının şeriata muhalif olduğunu bildirmiştir.

Dördüncü gün isyan eden sekiz tabur askerin bulunduğu Bab-ı Seraskeri’ye giderek onlara bir nutukta bulunmuş ve bu konuşma üzerine askerler isyanı terk etmişlerdir. Bir hafta kadar İstanbul’da yatıştırıcı faaliyetlerde bulunan Said Nursî Hazretleri, durumun nazikleşmesi üzerine geçici olarak İstanbul’dan ayrılarak İzmit’e gider.

Bediüzzaman Hazretlerinin bütün bu asayişi muhafaza ve fitnenin önüne geçme çabalarına rağmen, “Volkan Gazetesi’ndeki yazılarıyla insanları isyana teşvik ettiği” suçlamasıyla Divan-ı Harb-i Örfî namındaki isyancıları cezalandırmak üzere kurulan mahkemeye verildi. Hakkında çıkarılan yakalama kararı üzerine 18 Nisan’da İzmit’te tutuklanarak İstanbul’a getirildi ve bir ay boyunca, şu an İstanbul Üniversitesi içinde bulunan bir binada diğer tutuklularla birlikte mahpus kaldı.

Bir ay tutuklu kaldıktan sonra, 23 Mayıs 1909’da yapılan ilk duruşmadaki cesur ve ateşli müdafaasının ardından hemen o gün tahliye edildi. Ertesi gün yapılan ikinci duruşma sonrasında suçsuzluğunu tamamen anlayan hâkim heyeti ittifakla beraatına karar verdi. İlk günkü mahkeme esnasında, idam olunmuş on beş mahkûm pencereden görünür bir vaziyette iken, mahkeme reisi Hurşid Paşa’nın:

- Sen de şeriat istemişsin?[1] diye sormasına binaen Bediüzzaman:

- Şeriatın bir hakikatine, bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz (katıksız adalet) ve fazilettir. Fakat, ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil! Diye cevap verir.

Daha sonra o güne kadar İstanbul’da asayişi sağlamak ve toplumun ıslahı namına yaptığı on bir buçuk hizmetini, “Demek bunları yapmakla cinayet etmişim ki burada yargılanıyorum” sitemi ile on bir buçuk cinayet başlığı altında sıralar.

Ertesi günkü duruşmada ise, mahkeme heyetine on bir buçuk sual sorarak basit suçlarla suçlanmalarına rağmen idamla yargılanan mahkûmları müdafaa eder. Bu müdafaa ile kendi beraat ettiği gibi pek çok masumların idamdan kurtulmasını da sağlamıştır.

Hazret-i Üstad’ın divan-ı harbdeki bu kahramanca müdafaası, o zaman iki defa tabedilip neşredilmiştir. O dehşetli mahkemeden idamını beklerken beraat etmiş ve mahkemeye teşekkür etmeyerek, yolda Beyazıt’tan tâ Sultan Ahmed’e kadar arkasında kalabalık bir halk kitlesi mevcut olduğu halde: Zalimler için yaşasın cehennem! Zalimler için yaşasın cehennem!nidalarıyla ilerlemiştir.[2][3]

 

[1] Osmanlı Devleti, şeriat kanunları ile idare olunduğu halde reisin böyle demesi, “sen de şeriat isteyerek halkı isyana teşvik etmişsin” anlamında olsa gerektir.

[2] Tarihçe-i Hayat, s. 60

[3]Daha detaylı malumat için bkz: Bediüzzaman Said Nursî ve
Hayru'l-Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak, c.1, s.119.

 


Etiketler

Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar