Arama sonuçları: 643 sonuç bulundu.

13. lema, 6. işarette "Hem insanın letaifi içinde teşhis edemediğim bir iki latife var ki: İhtiyar ve iradeyi dinlemezler. Belki mesuliyet altına da giremezler. Bazen o latifeler hükmediyorlar. Hakkı dinlemiyor. Yanlış şeylere giriyorlar" Cümlesini açıklar mısınız?
Bazı boya türlerinin abdeste engel olduğunu, bazılarının olmadığını biliyorum. Sorum şu: Çorap, gibi eşyalar bazen vücuda boyasını bulaştırıyor. Bu boya mürekkep gibi gözüküyor. Deriye bulaşan kısmı su ile temizlenebiliyor, belki azıcık iz kalıyor. Bazen tırnak aralarında kalıyor, ne kadar temizlemeye gayret etsek de küçük küçük izler kalıyor. Bunlar abdeste mani midir? Bu şekilde kılınan namazın ...
Bir kişinin benin üzerimde kul hakkı var. Bu kişiyi ömrümde belki bir daha göremeyeceğim. Bu hakkı onun adına sadaka yoluyla verebilir miyim?
Evet bir kelâm, “Kimden gelmiş? Ve kime gelmiş? Ve ne için denilmiş?” olması cihetiyle, kıymeti ve ulviyeti ve belâgati tezâhür etmesi noktasından, Kur’ân’ın misli olamaz. Ve ona yetişilemez. Çünki Kur’ân, bütün âlemlerin Rabbi ve Hâlik’ının hitâbı ve konuşması; ve hiçbir cihette taklîdi ve tasannuu ihsâs edecek bir emâre bulunmayan bir mükâlemesi; ve bütün insanların nâmına, belki bütün mahlûkātı...
Sözler eserinde s. 88'de geçen "Belki i‘dâmdan ve hapisten gayet zâhir olarak Kur’ân affettiğinden, o da sarf-ı nazar edip ve mevcûdâtı kendileri hesabına hizmetten azlederek Fâtır-ı Zülcelâl hesabına istihdâm edip..." ifadesindeki "Kur'ân'ın affettiği" tabirini nasıl anlamalıyız?
'belki bütün mahlukat peygamberimizin duasına iştirak ederek; evet ya Rabbena istediğini ver biz de onun istediğini istiyoruz' diyorlar. Mahlukatın Allahı zikir ettiğini biliyoruz. Fakat bekayı istediklerini peygamberimizin duasına iştiraklerini nasıl anlıyoruz.  Özellikle nebatat taifesinin?
10.söz 12.hakikatte geçen 'belki ekser mevcûdâtta, sağa sola açılır perdeler gibi vecih ve keyfiyetleri vardır ki, bir vechi Sâni‘e şehâdet ettiği gibi, diğer vechi de haşre işaret eder.' kısmını izah eder misiniz?
Risale-i Nurda geçen, "Meşhur bir söz var ki: "Musibet zamanı uzundur." Evet musibet zamanı uzundur. Fakat örf-ü nâsta zannedildiği gibi sıkıntılı olduğundan uzun değil, belki uzun bir ömür gibi hayatî neticeler verdiği için uzundur." cümlesini izah eder misiniz? Bu meselenin tayy-ı zamanla bir alakası var mı?
Bir kişinin kendi hayat şartına, yapısına, fıtratına göre yaşadığı imtihanı ağır görmesi kendisi açısından bir mesuliyet söz konusu olur mu? Belki yaşadığı imtihan bir başkasına göre sıradan, basit bir olaydır ama kendi yapısına göre değerlendirme yapınca da ağırdır. 
Hanefi mezhebindenim. Üstadımıza ittibaen ve bu zamanda seferilik şartlarının oluşup oluşmadığı konusundaki tereddütten dolayı namazı kısaltmıyordum. Ancak yurt içi bir kaçgünlük seyahatlerde muhafazakar arkadaşlarla ciddi sıkıntı oluyordu. Neden namazı kasretmiyorsun diyorlardı. Ben de Hanefi mezhebinde seferilik şartları oluşursa kısaltmak vaciptir. Ancak bu zamanda ulaşım şartları değiştiğinden...