Hüsrev Efendi'nin yazdığı Tevâfuklu Kur'an-ı Kerim'i 9 defada yazmasını nasıl anlamak gerekir?

Bu tevafukların ortaya çıkması aslında Hâfız Osman'ın âyet berkenar bir Mushaf yazmasıyla başlamıştır. O Mushafta tevafuklar kendiliğinden ortaya çıkmış ve bunu ilk defa fark eden hattatın kendisi değil -onun vefatından kırk sene sonra- Bediüzzaman Hazretleri olmuştur.

Fakat ondaki tevâfuklar bugünküne göre çok daha azdı ve tevafukların çoğunda kaymalar vardı. Hüsrev Efendi Üstad Bediüzzaman'ın emri üzere aynı sayfa düzenini hiç değiştirmeden sayfa içindeki tevafuklardaki kaymaları düzene sokmuş, pek çok yeni tevafukları da ortaya çıkarmıştır. Hüsrev Efendi, ilk yazdığı nüshalarda tevafuklar ortaya çıktıysa da tam olmadığını, dokuzuncusunda ise tam olduğunu bizzat kendileri ifade etmiştir. 

Her yazdığı nüshada tevafuklar bir miktar daha ilerleme kayd etmiş, en son günümüzdeki en mükemmel şeklini almıştır. Bu durumu, Kur'ân sayfalarında zaten var olan tevafukların tamamen inkişafının dokuz defada olduğu şeklinde ifade edebiliriz. Bediüzzaman Hazretleri, onun daha ilk yazdığı nüshalara baktığında Tevâfuklu Kur'ân'ın Levh-i Mahfuz'daki Kur'ân'a benzediğini ifade etmiştir. Fakat bütün tevâfukların keşfedilip renkli yazılarla gösterilebilmesi zaman almıştır. Bu tevâfuklar Hüsrev Efendi'nin şahsî hüneriyle icad edilmiş şeyler olmadığını ve bizzat Kur'ân'da mevcut olduğunu ve daha önce de kısmen ortaya çıkmış olduğunu Bediüzzaman Hazretleri Risalelerinde ifade etmektedir. Eski sayfa düzeninin hiç değiştirilmeden ortaya çıkmış olmaları ve bu sayfa ölçüsünün ise İhlas Suresi ile Müdayene âyetine dayanması, yani ölçünün de Kur'an'dan alınmış olması bunu ispat etmektedir.

Tafsilatlı malumat için şu linki de okuyabilirsiniz.