Soru

Tembellikten kurtulmak

Tembelliğin çaresi nedir?

Tembellik bir vesvese midir?

Tarih: 23.11.2010 19:22:35
Okunma: 22817

Cevap

Nefsin özelliği tembel olması ve tembelliği sevmesidir. Bundan dolayı şeytan nefsin bu damarını vesveseleriyle işletmek ister.

Tembelliğin sebepleri ve çıkış yolları:

Yanlış dünya algısı: Yalnızca dünyaya odaklanan, dünya için çalışan insanlar yaşlandıklarında veya doyum noktasına ulaştıklarında veya büyük bir musibet karşısında “Nasılsa ben gideceğim, öleceğim, neden bu kadar zahmete katlanayım” diyerek kendisini tembellik yatağına atar. İslâm dini, dünyayı ahiretin tarlası olarak görür. Kabirde ve ahirette muhtaç olunan nur, dünyadan götürüleceği inancı verilir. İslâm dininde bu dünyada ibadetleri aksatmadan meşru işlerde ne kadar çok çalışılırsa ahirette de o kadar saadete nail olur düşüncesi vardır.

Ümitsizlik: Hayat meydanına çıkan insanların bineği, rüzgârı heyecandır, şevktir. Şeytan ve nefis insanları yapacakları işler hakkında ümitsizliğe düşürerek bu rüzgarlarını keserler. Tembelliğe atarlar. Bundan kurtulmanın çaresi ise hazinesi sonsuz olan Allah’ın rahmetine güvenerek çalışmaktır. Allah ise istediklerimizi bize verebilecek bir güçtedir.

Özgüven eksikliği ve işi birbirine havale etmek: Nefis kendisine bakıp, acizliğini bahane ederek iş konusunda yetersizliğini düşünerek tembellik etmek ister. Kendisindeki İlâhî vergi olan yetenekleri görmek istemez. Bundan dolayı işleri başkasına havale etmek ister. Onların yapmasını diler. Bundan kurtulmanın çaresi ise bizim başarılarımızda başkalarının yaptığı yanlışlarının zarar veremeyeceği düşüncesini taşımak

Faaliyetteki lezzet ve saadetin farkına varmamak: Çalışmaya elverişli bir biçimde yaratılan insan, saadetini ancak faaliyette bulabilir. Âlemde tembel insandan başka bütün varlıklar sürekli bir faaliyet içindedir. Tembellik yokluğun ikiz kardeşidir. Yokluktan gelir yokluğa gider. Çalışmak ise vücuttur, varlıktır. Bir şeyleri ortaya çıkarmaktır. Varlığa hizmettir. İşsiz, tembel ve istirahat ile yaşayanlar ve rahat döşeğinde uzananlar, çoğunlukla çalışanlardan daha çok zahmet ve sıkıntı çekerler. Çünkü işsizler daima ömürlerinden şikâyet ederler; ömürlerinin eğlencelerle çabuk geçmesini isterler. Gayret edenler ve çalışanlar ise; şâkirdirler. Her daim şükrederler ve hamdederler. Ömürlerinin geçmesini istemezler. “Rahat, zahmette; zahmet, rahattadır" sözü atasözü haline gelmiştir.

Tembelliğin sonuçlarını okuyamamak: Çalışmamakla gelen sıkıntılar, faaliyetteki meşakkatten daha ağırdır. Çalışmakla gelen yorgunluk, tembellik sonucu başa gelen sıkıntılara katlanmaktan daha kolaydır. Tembellikle kendimize, ailemize, çevremize verdiğimiz zararlar düşünülmelidir.

Tevekkülü yanlış anlamak: İslâm dininde tevekkül etmek övülmüştür. Asrımızın insanları tembelliğe tevekkül ismi takmışlardır. Sonuçta tembelleşmişlerdir. Tevekkül; işleri Allah’a havale ederek gezmek, boş durmak demek değildir. İşin ön hazırlıklarını yapmak, sebeplere müracaatta bulunmak bizlere aittir. Sonucu Allah’tan beklemek, sebeplerin sonucu yaratamayacağını bilmek tevekküldür.

Kanaati yanlış değerlendirmek: İslâmiyet’te övülen kanaat sonuca, mahsule, neticeye, meyveye kanaat etmektir. Yoksa emeğe, işe, çalışmaya kanaat kötülenmiştir. İbadetleri aksatmadan çalışmayı dinimiz övmüştür. Bu dünya hizmet yeridir. Ücret ve mükâfat yeri değildir. Müslümanlar emeğe kanat ederek tembelleştiler. Neticeye kanaat etmeyerek ertesi gün işe gitmemek veya gevşek çalışmakla yine tembelleştiler. Öyle ise emekte, gayrette, faaliyette kanaat edilmeyecek. Bir işten yorulduğu taktirde başka bir işe geçmekle dinlenilecek.

İsraf etmek: Müsrif insan çoğu zaman hırsa kapılır. Hırs kanaatsizliği sonuç verir. Kanaatsizlik ise işe ve çalışmaya olan eğilimi azaltır veya kırar. Neticede tembelliğe atar.

Fertlere sunulan imkânlar: Yapılan yardımlar, edilen ikramlar, verilen ihsanlar insanları tembelliğe sevk edebilir. Özellikle çocukların her işini yapan aileler çocuklarını tembelliğe alıştırmaları buna güzel bir örnektir.

Yanlış özür beyan etmek: Tembel, lakayt ve gevşek insanları görüp kendini mazur zannederek “Neme lâzım, herkes benim gibi berbaddır” diyerek tembelleşmek.  Halbuki çalışmakla milyonlar ehl-i imana manen fayda verilebilir. Hayat-ı maneviye ve maddiyesinin rabıtasına kuvvet verebilir. Onun için "Neme lâzım" deyip kendini tembellik döşeğine atmak zamanı değil!..

Büyüklere güvenmek: Evet çoklar var ki, büyüklerine ve mürşitlerine itimat edip tembellik eder. Büyüklerine baktıklarında onların çalışmalarıyla yetinirler. Kendileri bu çalışmaları daha ileri götürmezler. Tembellik zindanına düşerler.

Gizlilik: Nefis, tembellik saikasıyla çalışmayı terk ettiğinden gizlenmek ister. Yani, onu görecek bir rakibin gözü altında bulunmasını istemez.

Medeniyetin etkisi: Şimdiki bu medeniyetin harikaları, beşere birer nimet-i Rabbaniye olmasından, hakikî bir şükür ve menfaat-ı beşerde istimali iktiza ettiği halde, şimdi görüyoruz ki; ehemmiyetli bir kısım insanı tembelliğe ve sefahate ve sa'yi ve çalışmayı bırakıp istirahat içinde hevesatı dinlemek meylini verdiği için sa'yin şevkini kırıyor.

Mevsimin etkisi: Muvakkat, geçici bir fütur, bir tembellik sizde ârız olduğunu yazıyorsunuz. Baharda kanın galeyanından gelen ve gecelerin kısalmasındaki uykusuzluğundan neş'et eden ve müstemi'lerin (dinleyenlerin) kalbleri işlere teveccüh etmelerinden tevellüd eden rehavet ve füturdan başka, meyanımızdaki münasebet-i ruhiyenin rabıtasıyla, musibetin eseri olarak bendeki sarsıntının size in'ikası ve sirâyet etmesi mümkündür.


Yorum Yap

Yorumlar

ALLAH razi olsun.........
Gönderen: FURKAN YILMAZ
Tarih: 9.07.2011 17:13:39