Soru

Kudretin Zamana Taalluku

Cenab-ı Hakk'ın kudreti hazır zamana mı tecelli eder, yoksa zamanın tamanına, geleceğe de tecelli etmiş midir? Mesela, peygamberimiz miracda geleceği ilmen mi gördü, yoksa kudretin yarattığı varlıklar şeklinde mi gördü?

Tarih: 8.10.2009 00:00:00
Okunma: 5270

Cevap

Allah’ın diğer bütün sıfatları gibi, kudret sıfatı da ezelidir. Fakat bu sıfatın ezeli olması, yaptığı işlerinde ezeli olmasını gerektirmez. Bu konuda kelam ilminin en büyük otoritesi olan Sadeddin-i Taftazani Hazretleri Şerhu’l Akaid’de şöyle der:

“Sem ve basarın (Allah’ın işitme ve görme sıfatının) ezeli olmasından işitilen ve görülen şeylerin de ezeli olması gerekmez. Nitekim ilim ve kudret sıfatlarının ezeli oluşundan, bilinen ve yaratılan şeylerin de ezeli olmaları lazım gelmez. Bunlar ezeli sıfatlardır. Fakat hadise ve vakıalara olan taallukları (alakası) hâdistir (sonradan olmadır.).”

Öyle olsa idi. Yaratılmışların da ezeli olması lazım gelirdi ki böyle bir fikir küfürdür. Ezeli olan yalnız Allah’tır.

Kudret nasıl ki eşyayı ezeli olarak yaratmış değildir. Aynı şekilde ebedi olarak yaratmış da değildir. Yani gelecekte yaratılacak eşya ve hadiseler başka herhangi bir boyutta da yaratılmış değildir.

Ehl-i Sünnet kelam âlimleri Allah’ın kudreti ezeli ise de eşyaya taalluku (tecellisi) hadisidir, yani ezelde değil sonradandır demişlerdir.

Peygamber Efendimiz’in (sav) miraç gecesinde “Cehennemde olanların çoğunu kadınlar olarak gördüm” diye haber vermesi geleceğin de şu an kudret tarafından yaratılmış şeklinde anlaşılmamalıdır. Çünkü bu düşünce yukarıda bahsettiğimiz sağlam temellerle ters düşer. Hususen daha kolay bir izahı mümkün iken.

O da, geleceğe ait manzaraların Miraç Gecesinde Peygamberimize gösterilmiş olmasıdır. Bu kadar basit bir izahı varken eşyanın da ezeli olduğu gibi batıl bir fikre sebeb olacak yorumlardan uzak durmak gerekir.


Ek Soru

Cenabı hakkın ilminde sadece ilmi vucutlar mı vardır, yoksa kevni vucutlarda var mıdır? Ayrıca kelamcılara göre, miracda Allahu Teala, Hz Muhammed (sav)'e olan biteni gosterdiginde, ya yaratıp birden yok etti ya da sinema seridi seklinde gosterdigi söylenmiştir. Bu sanırım Allahın kudreti haricinde degildir. Ayrıca Risalelerde, "dünkü Kadir gecesini öbür gün bayram gecesi ile beraber bugünkü gibi hazır görmektir" ibaresi var. Saglam inanc temellerine acaba yukarıda bashettiğim unsurlar ters mi düşüyor?

Tarih: 29.10.2009 00:00:00

Ek Cevap

Allah'ın ilminde kevni vücutların olmayacağı apaçıktır. Haşa o parçalardan oluşmaz. Kelamcılardan yaptığınız iki nakil de kudretin bütün zamanlara taalluk etmediğini gösteriyor.

Üstadın kadir gecesi ile bayramı, zaman üstüne cisimden sıyrılarak ruhen yükselmesi ile bir anda görülmesi bahsi anlaşılması zor yerlerdendir. İbarenin aslı şöyledir:

"Zamanla mukayyed olan cism-i maddî gılafından sıyrılıp, tecerrüdle ruhen yükselip, dün geceki Leyle-i Kadr'i öbür gün Leyle-i Îd ile beraber bugünkü gibi hazır görmektir. Çünki ruh zamanla mukayyed değil. Hissiyat-ı insaniye ruh derecesine çıktığı vakit, o hazır zaman genişlenir. Başkalarına nisbeten mazi ve müstakbel olan vakitler, ona nisbeten hazır hükmündedir.
İşte bu temsile göre, dün geceki Leyle-i Kadr'e geçmek için, mertebe-i ruha çıkıp, maziyi hazır derecesinde görmektir." (15. Mektub)

Bu gibi kendisi de ciddi bir müşkil olan ibarelerin zihinde oluşturduğu sathî düşüncelerle akide oluşturulmaz. Çünkü farklı izahlar getirilmesi mümkündür. Hem bizzat ifadenin sahibi o cümleyi bahsimiz olan konuda değil farklı bir bahis için kullanmıştır. Bütün gelecek zamanların da kudret tarafından yaratıldığını ispat için değil...

Mesela, şöyle bir izah mümkündür: Her şeyin aslı kaderin misali levhalarında önceden kayıtlı olduğu için insan ruhu bu levhalardan geçmiş ve geleceği bir arada görebilir. Nasılki sadık bir rüyada yarın olacak bir şey aynen görülüyor ve Üstad bunu her şeyin kader defterinde kayıtlı olduğunun bir delili saymıştır... Rüya bahsinde bunu şöyle anlatır:

"Rü'ya-yı sadıka benim için hakkalyakîn derecesine gelmiş ve pek çok tecrübatımla, kader-i İlahînin her şey'e muhit olduğuna bir hüccet-i katı' hükmüne geçmiştir. Evet bu rü'yalar, benim için hususan bu birkaç sene zarfında o dereceye gelmiştir ki; meselâ yarın başıma gelecek en küçük hâdisat ve en ehemmiyetsiz muamelât ve hattâ en âdi muhaverat yazılı olduğunu ve daha gelmeden muayyen olduğunu ve gecede onları görmekle, dilim ile değil, gözüm ile okuduğum bana kat'î olmuştur. Bir değil, yüz değil, belki bin defa; gecede, hiç düşünmediğim halde gördüğüm bazı adamlar veyahut söylediğim mes'eleler, o gecenin gündüzünde az bir tabir ile aynen çıkıyor. Demek en cüz'î hâdisat vukua gelmeden evvel hem mukayyeddir, hem yazılmıştır. Demek tesadüf yok, hâdisat başıboş gelmiyor, intizamsız değillerdir." (28. Mektub)


Etiketler

Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar