Soru

İki Şeriat

Üçüncü nokta şudur: O Zât-ı Zülcelâl’in iki vasf-ı kemâlden iki şer‘i tecellî. Vasf-ı irâdeden gelen meşîetle takdîrdir, o da şer‘-i tekvînî. Vasf-ı kelâmdan gelen şerîat-ı meşhûre. Teşrîî evâmire karşı itâat, isyannasıl olur, öyle de tekvînî evâmire itâat ve isyan olur. Birincisi gāliben dâr-ı uhrâda görür mücâzâtı, sevabı. İkincisi ağleben dâr-ı dünyâda çeker mükâfât ve ikābı. Meselâ nasıl, sabrın mükâfâtı zaferdir.Atâletin mücâzâtı sefâlet. Öyle de sa‘yin sevabı olur servet. Sebatta da galebedir mükâfât. Zehirin ikābı bir maraz, panzehirin sevabı bir sıhhattir. Bazen iki şerîat evâmiri, bir şeyde beraber müctemi‘dir, her birine bir cihet. Demek tekvînî emre itâat ki bir haktır. İtâat gālib olur o emrin isyanına ki, bir tavr-ı bâtıldır. Bir bâtıla vesîle olmuş olursa bir hak, vaktâki gālib olsabir bâtıla ki, olmuş o da vesîle-i hak. Bilvâsıta bir hakkın bir bâtıla mağlûbdur. Fakat bizzât değildir. Demek اَلْحَقُّ يَعْلُو bizzât demektir. Hem âkıbet muraddır. Kayd-ı haysiyet maksûddur.

Yukarıdaki yeri izah eder misiniz?

Tarih: 4.03.2016 17:34:00
Okunma: 5611

Cevap

Rabbimizin kainatta iki şekilde kanunları ve şeriatı vardır.

1. İrade sıfatının tecellisi olarak tekvinî kanunlardır ki, adetullah, sünnetullah, şeriat-ı fıtriye diye adlandırılır. Tabiatperestler bu kanunlara tabiat adını vermişlerdir.

2. Kelam sıfatının tecellisi olarak teklifî kanunlardır ki, buna şeriat-ı garra denilir.

Bu iki tarz kanuna isyan ve itaat mümkündür. Kanuna isyan ve itaatin muhakkak bir ceza ve mükafatı olacaktır. Aksi halde o kanunun bir manası olmaz. Tekvinî kanunların mükafat ve cezası dünyada, teklifî kanunların mükafat ve cezası ahirette verilir.

Meselâ nasıl, sabrın mükâfâtı zaferdir. Atâletin(tembelliğin) mücâzâtı(cezası) sefâlet. Öyle de sa‘yin(çalışmanın)sevabı olur servet. Sebatta da galebedir mükâfât. Zehirin ikābı(cezası) bir maraz(hastalık), panzehirin sevabı bir sıhhattir. 

Bu misallerde olduğu gibi, tekvinî kanunlara riayet edenler mükafatını, etmeyenler cezasını bu dünyada görürler.

Bazen iki şerîat evâmiri, bir şeyde beraber müctemi‘dir, her birine bir cihet. 

Hem tekvinî  hem de teklifî emirler aynı şeyde olabilir. Mesela cihad teklifî bir emir olmakla beraber savaşa hazırlık yapmak, strateji planları ... vs. tekvinî emirlerdir. İki emir de küffara karşı mücadelede mevcuttur. Aynı emirleri küffar için de caridir.

 

Demek tekvînî emre itâat ki bir haktır. İtâat gālib olur o emrin isyanına ki, bir tavr-ı bâtıldır. 

Batılın tavrı (yani Küffarın tavrı); tekvinî emre itaat etse (savaşa hazırlıklı olsa) teklifî emre isyan etse de (batıl yolda da olsa) galib gelir.

 

Bir bâtıla vesîle olmuş olursa bir hak, vaktâki gālib olsa bir bâtıla ki, olmuş o da vesîle-i hak. 

Hakkın tavrı (ehl-i imanın tavrı) ne zaman tekvinî emre riayet ederse (savaşa hazırlıklı olursa) batıla (küffara) galib gelir.

 

Bilvâsıta bir hakkın bir bâtıla mağlûbdur. Fakat bizzât değildir. Demek اَلْحَقُّ يَعْلُو bizzât demektir. Hem âkıbet muraddır. Kayd-ı haysiyet maksûddur.

Hakkın batıla mağlub olması tekvinî emre riayet etmediklerinden (vesilelere, vasıtalara, sebeplere müracaat etmediklerinden) dolayıdır. Çünkü tekvinî emre itaat ve isyanın mükafat cezası bu dünyada verilir. Teklifî emre itaat ve isyanına göre değildir. Hak ve batıl üzere olmasına göre değildir. Çünkü teklifî emre itaat ve isyanın ceza ve mükafat ahirette verilir. Ahirette ise hak; teklifî emre itaat ettiklerinden daima üstün gelecektir. batıl ise; teklifî emre isyan ettiklerinden mağlup olacaktır. Akıbet ehl-i hak galib gelmiş olacaktır. اَلْحَقُّ يَعْلُو dan maksat budur.


Yorum Yap

Yorumlar