Soru

Eski Said Yeni Said Farkı

Eski Said kimdir? Neler yapmıştır? Yeni Said'le farkı nedir? Yeni Said'e ne zaman geçmiştir?

Tarih: 24.12.2011 07:58:51
Okunma: 12589

Cevap

Eski Said (1877-1921)

Bediüzzaman Hazretleri hayatını iki döneme ayırır. Ömrünün ilk 44 senesini “Eski Said” ve 45 yaşından itibaren geri kalan yaklaşık kırk senesini ise “Yeni Said” olarak isimlendirir. Eski Said döneminde; toplum hayatına aktif bir şekilde katılan, siyasete giren, gazetelerde ilmî ve siyasî konularda makaleler yazan gayet hareketli ve meşhur bir İslam âlimidir. Bu dönemi kendisi şöyle hulasa eder:

“Bitlis vilâyetine tâbi Nurs köyünde doğan ben, talebe hayatımda rastgelen âlimlerle mücâdele ederek, ilmî münakaşalarla karşıma çıkanları inâyet-i İlâhiye ile mağlûp ede ede İstanbul'a kadar geldim. İstanbul'da bu âfetli şöhret içinde mücadele ederek, nihayet rakiplerimin ifsadatıyla, merhum Sultan Hamid'in emriyle tımarhaneye kadar sürüklendim. Hürriyet ilânıyla ve 31 Mart Vak'asındaki hizmetlerimle İttihad ve Terakki hükümetinin nazar-ı dikkatini celb ettim. Camiü'l-Ezher gibi, "Medresetü'z-Zehrâ" namında bir İslam üniversitesinin Van'da açılması teklifiyle karşılaştım. Hattâ temelini attım. Birinci Harbin patlamasıyla talebelerimi başıma toplayarak gönüllü alay kumandanı olarak harbe iştirak ettim. Kafkas cephesinde, Bitlis'te esir düştüm. Esaretten kurtularak İstanbul'a geldim. Dârü'l-Hikmeti'l- İslamiyeye âzâ oldum. Mütareke zamanında, istilâ kuvvetlerine karşı bütün mevcudiyetimle İstanbul'da çalıştım. Millî hükümetin galibiyeti üzerine, yaptığım hizmetler Ankara hükümetince takdir edilerek Van'da üniversite açmak teklifi tekrarlandı.”

 

Yeni Said (1921-1960)

 Yeni Said döneminde ise, tam aksine, toplum hayatından çekilen, şöhretten uzak duran, siyaseti ve gazete okumayı terk eden, fakat bu arada yazdığı eserlerle perde altından insanların imanını kurtarmaya çalışan, ilmiyle küfre karşı manen cihad eden büyük bir manevî mücahid olarak karşımıza çıkar. Yine aynı yerde bu dönemi şöyle hulasa eder:

“Buraya kadar geçen hayatım bir vatanperverlik hali idi. Siyaset yoluyla dine hizmet hissini taşıyordum. Fakat bu andan itibaren dünyadan tamamen yüz çevirdim ve kendi ıstılahıma göre "Eski Said"i gömdüm. Büsbütün âhiret ehli "Yeni Said" olarak dünyadan elimi çektim. Tam bir inziva ile bir zaman İstanbul'un Yûşâ Tepesine çekildim.

Daha sonra doğduğum yer olan Bitlis ve Van tarafına giderek mağaralara kapandım. Ruhî ve vicdanî hazzımla baş başa kaldım. ‘Eûzü billahi mineşşeytani vessiyase’ yani, ‘Şeytandan ve siyasetten Allah'a sığınırım’ düsturuyla kendi ruhî âlemime daldım. Ve Kur'ân-ı Azîmüşşânın tetkik ve mütalâasıyla vakit geçirerek ‘Yeni Said’ olarak yaşamaya başladım.

Fakat kaderin cilveleri, beni menfî olarak muhtelif yerlerde bulundurdu. Bu esnada Kur'ân-ı Kerîmin feyzinden kalbime doğan füyuzâtı yanımdaki kimselere yazdırarak birtakım risaleler vücuda geldi. Bu risalelerin heyet-i mecmuasına "Risale-i Nur" ismini verdim.”

Eski Said’in Yeni Said’e İnkılabının Manası:
İki şeydir. Birincisi Hz. Üstad’ın manen yükselerek Eski Said’in sahip olduğu manevî seviyeden çok daha yüksek makamlara çıkmıştır.
İkincisi ise, dünyayı, siyaseti ve toplum hayatını terk ederek perde altında tamamen Kur'an'dan alınan yeni bir hizmet metoduna başlamasıdır.

Eski Said’den Yeni Said’e Geçiş Tarihi

Hz. Üstad’ın Yeni Said’e geçiş süreci, Rusya’daki esaretinde başlayıp 1918’de İstanbul’a geldiği yıllarda devam eden birkaç yıllık bir zaman dilimidir. Bununla birlikte, bu geçişin tam olarak hangi tarihte tamamlandığına dair Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin kendi beyanları vardır.

Hz. Üstad’ın bu dönüşümü 1921 yılı 9 Mayıs-6 Haziran tarihleri arasına denk gelen Ramazan ayında İstanbul’da olmuştur. Bu tarihe Risale-i Nur’da şöyle işaret eder:

1- “Arabî (hicrî) tarih ile 1339 (m. 1921) müthiş bir buhran-ı ruhî ve dehşetli bir heyecan-ı kalbî ve dağdağalı (sıkıntılı) bir teşevvüş-ü fikrî (fikri karışıklı) geçirdiğim sıralarda, pek şiddetli bir surette Hazret-i Gavs'dan (Hz. Abdulkâdir-i Geylânî’den) istimdad eyledim (manevî yardım istedim).  Bir-iki yerde bahsettiğim gibi, "Fütuhül-Gayb" Kitabı ile ve dua ve himmetiyle imdadıma yetişti ve o buhranı geçirdim.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 8. Lem’a)

2- Hz. Üstad’ın Yeni Said’e 45 yaşında geçtiğini söylemesi de bu tarihi teyid eder. Çünkü 1921 ylında 45 yaşında idi. Hz. Üstad rumî 1293 tarihinde doğmuştur. Bu ise 1877’ye karşılık geliyor. Öyleyse Yeni Said’e geçtiği yıl, 1921-1877=44 yaşını doldurmuş ve 45 yaşı içindedir.
“(Kendisini Yeni Said’e geçiren) bu vakıayı gördüğüm vakit kendimi 45 yaşında tahmin ediyordum.” (23. Söz) der.

Eski ve Yeni Said'in Nazar Farkı
Sana (Eski Said'in) Nokta Risalesi'ni gönderiyorum. Acibdir ki, Eski Said'in kuvvet-i ilmiyle, nazar-ı aklıyla anladığı ve gördüğü hakikatları, senin kardeşin (Yeni Said) şuhud-u kalbiyle (kalb gözüyle), nur-u vicdanla gördüğüne tevafuk ediyor. Yalnız bazı cihetlerde noksan kalmıştır ki, Yirmidokuzuncu Söz'de tekmil edilmiş. Hususan âhirdeki remizli nükte ve o remizli nüktenin sırrı beyanında çok hakikatlar Nokta'da yoktur, Yirmidokuzuncu Söz'de vardır. Fakat birbirinden çok uzak bu iki Said'in aklı, kalbi, bu derece ittifakı acibdir.(Barla Lahikası)


Yorum Yap

Yorumlar