Arama sonuçları: 967 sonuç bulundu.

"Hem eğer Hazret-i Ali olmasaydı, dünya saltanatı, mülûk-u Emeviyeyi bütün bütün yoldan çıkarmak muhtemeldi. Halbuki, karşılarında Hazret-i Ali ve Âl-i Beyti gördükleri için, onlara karşı muvazeneye gelmek ve ehl-i İslâm nazarında mevkilerini muhafaza etmek için, ister istemez, Emeviye devleti reislerinin umumu, kendileri olmasa da, herhalde teşvik ve tasvipleriyle, etbâları ve taraftarları, bütün...
Dün bir risale dersinde, bazı kelimeler geçti. Kelilemeler şunlardı: 70.000, 28.000 Alem gibi sayılar veriyordu. Bunların anlamı nedir? Aralarında bir bağlantı var mı?
Allah herşeyi biliyorsa, nereye gidiceğimi biliyorsa beni bu dünyaya imtihan olmam için neden gönderdi? Zaten gidiceğim yeri biliyordu?
Bir ateistin sorduğu, herşeyi Allah yarattı ise Haşa Allah'ın kim yarattı sorusuna nasıl cevap verilebilir.
Kuran tefsiri dinliyordum. Hoca diyorki Allah tekvini ayetleri birer işaret olarak ilahi kudrete işaret ettiğini görmemizi ister. Eğer işaretler kul tarafından görülmezse, kul, kalp gözü körlüğüyle suçlanır, iman mahrumiyetidir gibi şeyler söylüyor hoca... Ben tekvini ayetlere bakarak Allahın  kudretini göremiyorum. Allah korusun bu imansızlık mı oluyor, daha önemlisi kalp mührü mü oluyor? 
Bana birisi şöyle bir şey sordu: "Allah'ın bizi yaratmasına ne gerek var ki, buna ihtiyacı mı var "dedi ben de Rabbimiz dilediğini yapar sana mı soracak dedim. Daha iyi bir cevap için sizlere sorayım dedim.
Allah'ı gören gördükten sonra zatının mahiyetini aklıyla idrak edebilir mi hatırlayabilir mi? Cennette gören her gördükten sonra tekrar mı unutacak. Ve kafirler Allah'ın zatını celal sıfatıyla görecektir değil mi?
"Bizler esasen Allah’ın zatını değil varlığını düşünür tefekkür ederiz." Bu sitede gördüğüm bir yazıda geçiyordu. Şimdi benim aklıma çok vesvese geliyor. Mesala namaza niyet ederken kelime-i şehadetin manasını kalben tasdik ederken Allah'ı düşünmeye çalışıyorum. Öyle bir canlı veya cansız varlık yerine de koymuyorum, kendimce birşeyler düşünüyorum. Ben şimdi korkuyorum bir şeye benzettiğimden. All...
İstanbul'un işgali sırasında, İngilizlerin en yüksek dinî dairesinin Meşihat-ı İslamiye'den sorduğu altı sual ve Bediüzzaman'ın bunlara verdiği cevablar nelerdir?
 İşte felsefenin şu esasat-ı fasidesinden ve netaic-i vahîmesindendir ki: İslâm hükemasından İbn-i Sina ve Farabî gibi dâhîler, şaşaa-i surîsine meftun olup, o mesleğe aldanıp, o mesleğe girdiklerinden; âdi bir mü'min derecesini ancak kazanabilmişler. Hattâ İmam-ı Gazalî gibi bir Hüccet-ül İslâm, onlara o dereceyi de vermemiş. (Sözler) Evet İbn-i Sina'nın bazı sözlerini, kanunlarını bazı yerlerde...