Arama sonuçları: 728 sonuç bulundu.

"Üçüncü Nükte: Bu fakir Said, Eski Said’den çıkmaya çalıştığım bir zamanda, rehbersizlikten ve nefs-i emmârenin gururundan gāyet müdhiş ve ma‘nevî bir fırtına içerisinde akıl ve kalbim hakāik içerisinde yuvarlandılar. Kâh Süreyyâ’dan serâya kâh serâdan Süreyyâ’ya kadar bir sukūtve suûd içerisinde çalkanıyorlardı." Bediüzzaman Hazretleri'nin iç dünyasında meydana gelen bu çalkantılı durumun sebebi ...
"Hakikat ilmini, hakikî hikmeti istersen, Cenâb-ı Hakkın marifetini kazan. Çünkü, bütün hakaik-i mevcudat, ism-i Hakkın şuââtı ve esmâsının tezâhürâtı ve sıfâtının tecelliyâtıdırlar. Maddî ve mânevî, cevherî-arazî, herbir şeyin, herbir insanın hakikati, birer ismin nuruna dayanır ve hakikatine istinad ederler. Yoksa, hakikatsiz, ehemmiyetsiz bir surettir." İzah eder misiniz?
2. Lem'a'da Eyyub (as)'ın  yaralarından doğan kurtların diline ve kalbine ilişmesi neticesinde yaptığı duadan bahsedilmektedir. Fakat tefsirlerde kurtların kalbe ve dile ulaşması sebebi ile dua ettiği şeklinde bir ifade bulamadım. Acaba üstad bunu nereye dayandırıyor? İkinci bir sorum da şu: Hz Eyyub (as)'ın maddi yaralarından doğan kurtların diline ve kalbine ilişmesi ile ubudiyetine halel nasıl ...
"...o vakte kadar ulûm-u felsefeyi ulûm-u İslâmiye ile beraber havsalama doldurup, o ulûm-u felsefeyi, pek yanlış olarak, maden-i tekemmül ve medar-ı tenevvür zannetmiştim. Halbuki, o felsefî meseleler ruhumu çok fazla kirletmiş ve terakkiyât-ı mâneviyemde engel olmuştu. Birden, Cenâb-ı Hakkın rahmet ve keremiyle, Kur’ân-ı Hakîmdeki hikmet-i kudsiye imdada yetişti. Çok risalelerde beyan edildiği g...
Birinci kısım olan ehl-i iman ve ehl-i takvânın en büyük menfaati, frenkmeşrebâne bir medeniyette midir? Yoksa hakaik-i imaniyenin nurlarıyla saadet-i ebediyeyi düşünüp, müştak ve âşık oldukları tarik-i hakta sülûk etmek ve hakikî teselli bulmakta mıdır? Senin gibi dalâlet-pîşe hamiyetfuruşların tuttuğu meslek, müttakî ehl-i imanın mânevî nurlarını söndürüyor ve hakikî tesellilerini bozuyor ve ölü...
"Havârik-ı medeniyet dedikleri şeyler ve keşfiyâtlarına medâr-ı iftihâr zannettikleri emirler, ma‘nevî bir duâ neticesidir." bu cümleden ne anlamalıyız?
"İşte şu üç misâl gibi, insanlar, insana verilen cihâzât-ı ma‘neviyeyi eğer nefsin ve dünyanın hesabıyla isti‘mâl etse ve dünyada ebedî kalacak gibi gāfilâne davransa, ahlâk-ı rezîleye ve isrâfât ve abesiyete medâr olur. Eğer hafiflerini dünya umûruna ve şiddetlilerini vezâif-i uhreviyeye ve ma‘neviyeye sarf etse; ahlâk-ı hamîdeye menşe’, hikmet ve hakîkate muvâfık olarak saadet-i dâreyne medâr ol...
"Hâfız Ali diyor ki: Hüsrev kardeşimiz kendi kalemiyle yazılan "Mu'cizatlı Kur'ân"ı fotoğrafla tab'ına tarafdar olmaması ve demir harflerle müsaade oluncaya kadar beklemeye tarafdar olması, onun fevkalâde ihlasına ve nefsin huzuzatından teberrisine kat'î delildir. Çünki fotoğrafla tab'edilse, onun kendi hattı olduğu için, binler Kur'ân nüshalarını kendi eliyle yazmış gibi Âlem-i İslâm'ın manevî na...
Bediüzzaman hazretleri bir yerde "“Vicdanın ziyası ulum-u diniyedir. Aklın nuru fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder." demektedir. Ancak 11. recada "ulûm-u felsefiyeyi, ulûm-u İslâmiye ile beraber havsalama doldurmuştum. O ulûm-u felsefiyeyi pek yanlış olarak ma‘den-i tekemmül ve medâr-ı tenevvür zannetmiştim. Halbuki o felsefî mes’eleler, ruhumu çok fazla kirletmiş ve te...
İlm-i ilahi ve levh-i mahfuzda insanın ruhu bedeni ağaçlar kainat vs. her şey maddi manevi vücutlu şekilde ve hayatlı bir şekilde var mıdır?