Arama sonuçları: 313 sonuç bulundu.

Birinci mektupda üstadımız şehitler için 'onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar, yalnız kendilerini daha iyi bir aleme gittiklerini biliyorlar, kemalı saadetle müteleziz oluyorlar, ölümdeki firak acısını his etmiyorlar' demiş. Bundan kasıt öldüklerini hiçmi bilmiyorlar, bunu izah edebilir misiniz?
"Evet, nasıl ki hüsün elbette bir âşık ister. Taam ise aç olana verilir." 29.sözde geçen bu ifadeyi konuyla bağlayamadık halbuki üstad kainattaki bu tezyinatın, mehasinin ve kemalatın enzarı için meleklerin insanların ve cinlerin gerekliliğinden bahsederken yukarıdaki cümlede sanki bizim enzarımız için de kainatın varlığı gerekli görülmüş gibi bir mana çıkıyor. 
“İnsan, nisyândan alındığı için, insan nisyâna mübtelâdır. Nisyânın en fenâsı da nefsin unutulmasıdır. Fakat hizmet, sa‘y ve tefekkür zamanlarında nefsin unutulması, yani nefse bir iş verilmemesi dalâlettir. Hizmetler görüldükten sonra, neticede, mükâfât zamanlarında nefsin unutulması kemâldir. Bu i‘tibârla ehl-i dalâlet ile ehl-i kemâl, nisyân ve tezekkürde müteâkistirler.” Burada Hz. Üstad nefsi...
İnsanın vicdanındaki cezbeyi harekete geçiren, Allah'ın kainat üzerinde tesirini gösteren perdeli kemal ve cemaline örnekler verebilir misiniz?
"Keza zalike(ذَلِكَ) zat ile sıfatı gösteren bir işaret olduğu itibariyle hem Kuranın azametine, hem azameti isbat eden sıfat-ı kemâliyeye işaret eder. Zalike(ذَلِكَ), işaret-i hissiyeye mahsus (hususi olma, sat harfi ile) iken, işaret-i akliyede kullanılması, tazim ve ehemmiyeti ifade ettiği gibi, makul olan Kur'an’ı mahsus (his yani beş duyu organına hitap eden, sin harfi ile yazılır) suretinde ...
“Keza zalike’nin “lam” vasıtasıyla ifade ettiği buud Kur’an’ın kemaline delalet eden ulüvv rütbesine işarettir.”(İşaratü'l-İ’caz) Burada 'zalike' zamiri Kur’an’ın kemaline nasıl işaret ediyor. Cevaplarsanız memnun oluruz?
"Hem hiçten, yeniden bütün zîhayatın ordularını, bütün cesed-lerinin taburlarında kemâl-i intizâm ile, zerrâtı, emr-i kün- feyekûn ile kaydedip yerleştiren, ordular îcâd eden Zât-ı Zülcelâl, tabur-misâl, cesedin nizâmı altına girmekle birbiriyle tanışan zerrât-ı esâsiye ve eczâ-yı asliyesini, bir sayha ile nasıl toplayabilir, denilir mi?" Bu cümlede geçen zerrat-ı esasiye ve eczay-ı asliye'den kas...
"Göz ve beyindeki acip vazifeleri gören bir zerre, bir yıldızdan; ve bir cüz, küll mecmuundan; meselâ dimağ ve göz, insanın tamamından; ve cüz'î bir fert, hüsn-ü sanatça ve garabet-i hilkatça umum bir neviden; ve bir insan, acip cihazlarıyla küllî cins hayvandan; ve bir fihriste ve program ve kuvve-i hafıza hükmünde olan bir çekirdek, mükemmel masnuiyeti ve mahzeniyetçe koca ağacından; ve bir küçü...
Peygamaber efendimiz (sav) çok acılar çekmiş. Müminler de çekiyor. Allahu Teala'nın sevdiği kullarına acılar vermesinin hikmeti nedir?
Tarîk-i Nakşî de dört şeyi bırakmak lazım. Hem dünyayı, hem nefis hesabına ahireti dahi hakiki maksad yapmamak, hem vucudunu unutmak, hem ucba, fahra girmemek için bu terkleri düşünmemek.. Risale- nurda ise "Acz-mendi tarikinde dört şey lazımdır: Fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak ey aziz!" şeklinde geçen esasları acıklar mısınız?