Arama sonuçları: 898 sonuç bulundu.

''Bitlis vilâyetine tâbi Nurs köyünde doğan ben, talebe hayatımda rastgelen âlimlerle mücâdele ederek, ilmî münakaşalarla karşıma çıkanları inâyet-i İlâhiye ile mağlûp ede ede İstanbul’a kadar geldim'' (Şualar) Üstadın ifade ettiği ''münakaşa,mücadele'' ifadeleri o zamanın eğitim anlayışından mı ileri geliyor?
Risalei Nurun muhtelif yerlerinde kerratla geçen vahidiyiyet ve ehadiyet kelimelerinin ıstılahi manadaki farkları nelerdir? Üstad bu kelimeleri ıstılahi manalarıyla mı kullanmaktadır yoksa Risalei Nurun terminolojisi içinde kendilerine has bir mana mı kazanmışlardır? Kısaca, Risale okurken bu kelimelerden ne anlamalıyız? Allah razı olsun.
Vesvese ile evham arasında ıstılahi bir fark var mıdır?
Benim sıkıntıya düştüğüm bir konu var. Şöyle ki, bir olay oduğunda bir yanım buna Allah'ın isimlerine bakan yönüyle bak diyor. Diğer bir yanım ise Allah'ın vermiş olduğu fıtrat neticesinde bak diyor. Mesela sevdiğim bir kişi öldüğünde fıtratım gereği üzülüyorum. Diğer yandan neden üzülüyorsun bu ilahi bir kanun diye düşünüyorum. Bu ikisi arasın da nasıl hareket etmem konusunda kararsız kalıyorum. 
"Göz ve beyindeki acip vazifeleri gören bir zerre, bir yıldızdan; ve bir cüz, küll mecmuundan; meselâ dimağ ve göz, insanın tamamından; ve cüz'î bir fert, hüsn-ü sanatça ve garabet-i hilkatça umum bir neviden; ve bir insan, acip cihazlarıyla küllî cins hayvandan; ve bir fihriste ve program ve kuvve-i hafıza hükmünde olan bir çekirdek, mükemmel masnuiyeti ve mahzeniyetçe koca ağacından; ve bir küçü...
Hz. Peygamber Muhacir ile Ensar arasında kardeşlik akdini yaparken, Medineli Sad b. Rabi ile Mekkeli Abdurrahman b. Avf’ı kardeş yaptı. Bunun üzerine Sa’d b. Rabi, kardeşine: “Ben Medinelilerin en zenginlerinden sayılırım. Gel gidelim malım ne varsa seninle yarıya bölüşeceğim. Hoşlandığın ne varsa malın yarısından alabilirsin. Ayrıca benim iki eşim var; bak onlardan hangisi hoşuna gidiyorsa, onu b...
Peygamaber efendimiz (sav) çok acılar çekmiş. Müminler de çekiyor. Allahu Teala'nın sevdiği kullarına acılar vermesinin hikmeti nedir?
Acz elini nefisten çekse, doğrudan doğruya Kadîr-i Zülcelâl’e verir. Halbuki en keskin tarîk olan aşk, nefsinden elini çeker, fakat ma‘şûk-u mecâzîye yapışır. Onun zevâlini bulduktan sonra Mahbûb-u Hakîkî’ye gider. Yukardaki yeri izah eder misiniz?
Tarîk-i Nakşî de dört şeyi bırakmak lazım. Hem dünyayı, hem nefis hesabına ahireti dahi hakiki maksad yapmamak, hem vucudunu unutmak, hem ucba, fahra girmemek için bu terkleri düşünmemek.. Risale- nurda ise "Acz-mendi tarikinde dört şey lazımdır: Fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak ey aziz!" şeklinde geçen esasları acıklar mısınız?
Acz ve fakr neden makbûl bir şefaatcidir, besmele ile irtibatı nedir?