Arama sonuçları: 798 sonuç bulundu.

"Bir gaye-i hayâlî olmazsa, yahud nisyân basarsa, ya tenâsî edilse, elbette zihinler enelere dönerler. Etrafında gezerler. Ene kuvvetleşiyor, bazen sinirleniyor. Delinmez nahnü olsun. Enesini sevenler, başkaları sevmezler." Lemaatte geçen bu ifadeleri izah edebilir misiniz?
Gençlik Rehberi'nde, "Bu iki şık bedihidir. Delil istemiyor." dediği bedihi kısımlar hangileridir?
Günün başlamasıyla ilgili iki görüş bulunmakta. İkindiden sonra başlar diyenler ve akşamdan sonra başlar diyenler var. Hangi görüş daha doğrudur ve delilleri nedir?
C: Evvelen: Delil, kat‘iyyü’l-metîn olduğu gibi, kat‘iyyü’d-delâlet olmak gerektir. Halbuki te’vîl ve ihtimâlin mecâli vardır. Zîrâ nehy-i Kur’ânî, âmm değildir, mutlaktır. Mutlak ise takyîd olunabilir. Zaman bir büyük müfessirdir. Kaydını izhâr etse, i‘tirâz olunmaz.(( Hem de hüküm, müştak üzerine olsa, me’haz-i iştikākı, illet-i hüküm gösterir.)) Demek bu nehiy, Yahûdî ve Nasârâ ile yahûdiyet ve...
Bazı büyük Nur Talebeleri'nin, Üstad Bediüzzaman'ın vefatından sonra kendi yerine bıraktığı Hüsrev Efendi'yle birlikte hareket etmemelerini nasıl değerlendirmeliyiz? Yine, Lahika mektublarında, "vekil, varis, rükün" gibi ifadelerle yer alan bazı kimselerin Husrev Efendi aleyhindeki tutumlarını delil olarak gösterenlere nasıl cevap verilebilir?
"Hâfız Ali diyor ki: Hüsrev kardeşimiz kendi kalemiyle yazılan "Mu'cizatlı Kur'ân"ı fotoğrafla tab'ına tarafdar olmaması ve demir harflerle müsaade oluncaya kadar beklemeye tarafdar olması, onun fevkalâde ihlasına ve nefsin huzuzatından teberrisine kat'î delildir. Çünki fotoğrafla tab'edilse, onun kendi hattı olduğu için, binler Kur'ân nüshalarını kendi eliyle yazmış gibi Âlem-i İslâm'ın manevî na...
Hususî olmayan ve has bir yere bakmayan bir inkâr, ispat edilmez (11.Şua) Bu cümlede üstadımız neyi kastediyor? Biz bu delili mesela hangi tartışma esnasında kullanabiliriz? Açıkçası bazen risalelerden öğrendiğimiz şeyleri nerede ve nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz?
25. Söz 2. surette geçen  قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ’de altı cümle var: "üçü müsbet, üçü menfi. Altı mertebe-i tevhidi ispat etmekle beraber, şirkin altı envâını reddeder. Herbir cümlesi, öteki cümlelere hem delil olur, hem netice olur. Çünkü herbir cümlenin iki mânâsı var. Bir mânâ ile netice olur, bir mânâ ile de delil olur. Demek, Sûre-i İhlâsta otuz Sûre-i İhlâs kadar, muntazam, birbirini ispat ed...
“İmkân-ı zati” ile “imkânı zihni” yi üstadımız birkaç yerde anlatıyor. Bu delilleri öğrenmemizin bize ne gibi katkısı var acaba merak ettim. Yani  bu konu üzerinde neden bu kadar çok duruluyor?
İsa (as)'ın ölmeden göğe yükseltildiğine ve ahirzamanda tekrar yeryüzüne indirileceğine son zamanlarda bazı kimseler itiraz ediyorlar. Bu konunun İslam inancındaki delilleri nelerdir?