Arama sonuçları: 236 sonuç bulundu.

Gençlik Rehberinde geçen, "Âhirete inanmayan ehl-i inkâr ve dalâlet için bir i‘dâm-ı ebedî kapısı, yani hem kendisini, hem bütün sevdiklerini i‘dâm edecek bir darağacıdır. Öyle bildiği için cezâsı olarak aynını görecek." Cümlesini izah eder misiniz?
Üstad hazretleri bir yerde, "Bu zamanda feraizi işleyen kebairi terk eden kurtulur inşaallah" diyor. Bunu nasıl anlamalıyız? 'Kurtululur' derken doğrudan ehli cennet mi demektir? Yoksa günahları çok olanlar, günahları sebebiyle cehenneme gitse de, ehli iman olduğu için, cezasını çektikten sonra, sonunda cennete gider mi demektir.
Hayvanların ahiretteki durumları ne olacak? Hususen diğer hayvanlara zulmedenler ceza görecek mi?
İnsanlar iyi ve kötü amellerinin cezasını cehennem ve cennette alacaklardır niçin mahşer gününe kadar insanların bir kısmı kabirde azap çekeceklerdir?
Gençlik rehberinde Üstad Kabre giden 3 yoldan bahseder. Bu üç yoldan 3.sü anlatılırken, yani inancı olmadan Kabre girenlerin akıbeti anlatılırken şöyle bir cümle geçiyor: "Öyle inandığı ve itikad ettiği için cezası olarak aynını görecek." Yani yokluğa inanan insanlar, yok olmakla mı cezalandırılacaklar? Bu kısmı izah eder misiniz?
Kafirler malum ki ebedi cehennemliktir. Ancak müslümanlara özellikle bu zamanda ahlak-ı seyyieden çok zararları dokunuyor. Ayrıca cezayı artırıcı olarak bu kötü ahlaklarından günah kazanırlar mı? Veya iyi huylu olanlarının azabları hafifletilir mi?
"Sonra o yolcu dağlarda ve sahrâlarda fikriyle gezerken, eşcâr ve nebâtât âleminin kapısı fikrine açıldı. Onu içeriye çağırdılar: “Gel, dâiremizde de gez. Yazılarımızı da oku” dediler. O da girdi, gördü ki: Gayet muhteşem ve müzeyyen bir meclis-i tehlîl ve tevhîd ve bir halka-i zikir ve şükür teşkîl etmişler. Bütün eşcâr ve nebâtâtın envâ‘ları, bil’icmâ‘ beraber لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ diyorlar...
"Derece-i i‘câzda belâgat-i Kur’âniyedir. O belâgat ise, nazmın cezâletinden ve hüsn-ü metânetinden; ve üs­lûblarının bedâatinden, garib ve müstahsenliğinden; ve beyânının berâetinden, fâik ve safvetinden; ve maânîsinin kuvvet ve hak­kāniyetinden; ve lafzının fesâhatinden, selâsetinden tevellüd eden bir belâgat-i hârikulâdedir ki, benî-Âdemin en dâhî edîblerini, en hârika hatîblerini, en mütebahhi...
Kur'an'da emir ve nehiy bildiren ayetlerde belagat, fesahat, cezalet gibi mucizevi özellikler var mıdır? Mesela Bakara Suresi 43. ayette namazın kılınması ve zekatın verilmesi emrediliyor. Benim aklıma "bir şeyi emretmek ve men etmek gayet basit kelimelerden oluyor, nasıl bu kelimelerde belağat, cezalet fesahat gibi mucizevi özellikler bulunabilir?" sorusu gelmektedir.
Şeriat ülkesinde müslüman kadınlar tesettüre girmek zorunda mı, girmese bir ceza varmı?